Ünlü türkücü, kulağındaki tüyler üç günde bir uzayınca çareyi epilasyon
yaptırmakta bulmuş. İşte Tatlıses’ten bugüne kadar duymadığınız samimi
itiraflar.
İbrahim Tatlıses Kelebek'teki röportajında bilinmeyen yönlerini
anlattı.
Çok güzel kilo vermişsiniz. Spor mu, diyet mi yaptınız?
-
Dört kilo verdim, dört kilo daha vereceğim. Yememe dikkat ediyorum. Bitkisel
şeyler yiyip, vücudumun her yerine kan gitmesini sağlıyorum. Cildin pırıltısını
da ot yememe borçluyum. Bunu Ender Saraç öğretti. Bütün sebzeleri kendi suyuyla,
buharda pişirttiriyorum. Sonra pişen bu sebzelerin üzerine azıcık yağ
gezdiriyorum. Üzerine isot, kekik atıyorum. Az tuzla yiyorum. Kızarmış yağla
yapılan yemeği asla yemiyorum. Böyle kilo verdim.
Zaten isot demek
İbrahim Tatlıses demek...
- Urfa isotu her derde deva. Her şeye iyi geliyor.
Yaramadığı bir şey yok.
Bu arada gerçekten de sağlam mideniz
varmış...
- Midem sağlam değildi. 15 yıl önce ülserim vardı. Şevket Küçük
isminde Urfalı bir arkadaşım vardır. Onun annesi Urfa’da bilmem ne ağacının
sakızından bir ilaç yapıyordu. O ilacı içtim, hemen iyileştim. Biraz da perhiz
yaptım. Zaten hayatımda ilk kez o zaman perhiz yapmıştım. Tam 10 kilo vermiştim.
Hiç unutmam kadınlar matinesindeyim, hanımın biri, "Ne bu halin, pantolonun
düşüyor, küçülmüş" dedi. Zayıf halimi beğenmediler. Bir tanesi de "Niye ceketini
çıkartmıyorsun?" diye sormuştu.
Neden?
- Neden olacak anla
işte...
Anladım, kalçanızı görebilmek için...
- Bu 25 yıl önce oluyor.
Ben kadınların böyle bir merakı olduğunu ilk o kadından duymuştum. O yüzden
zayıflamış halimi beğenmediler.
Peki, dönelim sağlıklı yaşam
reçetenize...
- Buradan bir tavsiyem olacak. Masanızdan kırmızı biberi asla
ve asla eksik etmeyin. Bu kırmızı biber, kansere iyi geliyor, bağırsak,
karaciğer, böbrek ne varsa vücudun her organına enerji ve güç saçıyor. Benim
dinçliğimin sırrı hakiki kırmızı Urfa biberidir. Bir de kafama hiçbir şeyi
takmıyorum. Kendime göre deşarj yöntemlerim vardır.
Mesela?
- İçime
hiçbir şeyi atmam. Sinirlenirsem, bağırırım... Tarzan niye bağırıyor? Tarzan
yöntemini kullanıyorum...
BENDE BOTOKS YOK
Peki bakım yaptırır
mısınız? Yüz ve kırışıklık kremleri, nemlendirici falan kullanır mısınız?
-
Bakım yaparım. Pedikür, manikür hangisidir bilmem ama ikisini de yaptırırım. Ama
onun dışında cilt bakımı yaptırmam, öyle krem falan da sürmem. Sadece
kulaklarımdaki tüyleri aldırdım, o kadar. Lazerle yok ettiler.
Yani kulak
tüylerinize epilasyon yaptırdınız?
- Adı epilasyon mudur nedir bilmem,
lazerle bir şey yaptılar ve tüyler bitti, gitti. Artık çıkmıyor. Hormonlarım çok
sağlıklı çalıştığı için kulaklarımdaki tüyler üç-dört günde bir çıkıyordu.
Lazerle o dertten kurtuldum.
Biliyorsunuz Emrah da vücudundaki tüyleri
aldırtıyor.
- Nasıl yani, gerçekten mi? Ben zaman zaman kollarımdaki tüyleri
kısaltırım ama öyle komple alınır mı hiç ya!
Saçlarınızı boyatmaktan
sıkılmadınız mı?
- Her tarafı beyaz olsa, boyamayacağım. Sadece şakaklarımın
oralarda beyaz var, o yüzden boyuyorum. Yoksa ben de istemiyorum boyamak. Artık
işi bıraktığımızda boyamayı da bırakacağım.
Peki ben bir şey duydum;
yüzünüze botoks yaptırıyormuşsunuz...
- Noter kanalıyla bunu ispat etsinler,
mesleğimi bırakacağım ve ne kadar servetim varsa size vereceğim. Eğer günün
birinde böyle bir şeye ihtiyaç hissetsem bile asla botoks yaptırmam. Erkeğin
evreleri ve devreleri vardır. Çocukluk, ergenlik, gençlik, orta yaş ve
ihtiyarlık. Ben şu anda dördüncü evredeyim. Yani orta yaşlardayım. Kadın, her
türlü bakımı yaptırabilir. Çünkü kadın güzeldir, erkek ise yakışıklıdır. Erkeğin
yüzündeki çizgiler olacak ki, karizmatik olsun. Ben de şimdilik derin çizgiler
yok. Tabii her şeyin başı, mutluluk. Yat, kat, uçak mutluluk getirmiyor.
Yat, uçak olabilir ama önemli olan bunların keyfini çıkarabilmektir.
Yani siz hiç uçağınıza atlayıp bir öğlen Paris’te yemek yemeğe gittiniz mi?
-
Daha o kadar sosyetik durumum yok. Aslında bu söylediğinizi yapmam lazım. Bana
ne otelden, bana ne kebaptan, bana ne gömlekten. Sahnede benden iyi kazanan yok,
benden çok çalışan yok, benim kadar ilgi gören yok ama ben hep başkaları için
çalışıyorum, kendim için değil. Bu çok yanlış bir şey. Uçağım var, keyfini
çıkaramıyorum. "Kaptan bugün Honolulu’ya gitmek istiyorum" desem, bitti... Adam
bana bir rota çizecek ve gideceğiz. Eminim bu çok keyifli bir şeydir. Bunu
yapacağım zaman da gelecek.
63 YAŞINDA MESLEĞİ
BIRAKACAĞIM
Evinizin salonunda duran ilaç kutuları dikkatimi çekti. O
kutuların içinde onlarca ilaç var. Neden bu kadar çok ilaç kullanıyorsunuz?
-
Her gün Omega 3 alıyorum, gerek olursa kas gevşetici de alıyorum. Baş ağrısı
ilacım var. Yine günde iki tane bebe aspirini içiyorum. Amerika’dan getirttiğim
vitaminler var, enerji ilaçlarım var, Ginseng içiyorum... Bir de unutkanlık
ilacım var. Ben gece çalışıyorum. Bunları kullanmaya ihtiyacım var. Herkes gece
eşine, sevgilisine, çoluğuna çocuğuna sarılıp uyurken, ben işime
sarılıyorum.
Biraz önce dediğiniz gibi "Hep iş, hep iş." Bu nereye kadar
gidecek?
- 63 yaşına geldiğim zaman mesleği bırakacağım. 63 Urfa plakası.
Urfa plakasına gelince elimi eteğimi çekeceğim. Yani mesleğimin 48. yılında veda
edeceğim sahnelere.
Kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz?
- Etrafım
çok kalabalık ama bu kalabalığın içerisinde gerçekten çok yalnızım. Bu yalnızlık
nereye kadar sürecek, bilmiyorum.
Ama bir sevgiliniz var?
- O anlamda
yalnız değilim canım. Herkesin bir sevdiği, saydığı, birlikte olduğu birisi
vardır.
Ömürlük mü peki?
- Kesinlikle. Benim ilişkilerim öyle kısa
vadeli olmaz.
Ayşegül Hanım’la birliktesiniz değil mi?
- Siz ne
biliyorsanız, onların dışında birileri olamaz. İsim yok ama bildiğiniz
doğrudur.
Neden yanınızda olan kadınların elini tutup, sokağa
çıkmıyorsunuz?
- Benim duruşum o değil... Sarmaş dolaş dolaşmam. Ben Avrupai
olamam. Ben hálá Urfa’dayım. Ya adamlar parayla kadın tutup, bir ay gazetelerde
yazılıp çiziliyorlar. Niye, gündemde kalsınlar diye. Ben böyle gündemi ne edeyim
ya! Ben sanatçıysam, sesimle gündemde olurum. Bu ne? Ben toplumun önünde kısa
süreli ilişki bile yaşamam. Laçka olmam, cıvımam. Tabii ki günlük ilişkilerim
oldu ama uzamasını severim, tercih ederim.
ADALET HANIM
EŞİMDİR
İbrahim Bey siz ilk eşiniz Adalet Hanım’la hâlâ evli
misiniz?
- Ben mesleğimle evliyim. Ama özel hayatımda da
evliyim.
Resmi nikahlı mısınız?
- Resmi nikah yok. Ben resmi nikáhı
sadece Adalet Hanım’la yaptım. Altı yıl evli kaldım, sonra da boşandım. Ama
halen Adalet Hanım, Allah katında dini nikáhlı olarak benim eşimdir. Ahmet’in
anasıdır. O benimle evlendi. Çocuğunun başında oturdu, aslanlar gibi onlara
baktı. Her ay aylığı, altına da arabası gider. O bir yana, dünya bir yanadır.
Onun yeri benim dünyamda farklıdır. Boşanmamız da çok basit bir şey yüzünden
oldu. Yoksa evliliğimiz devam ederdi.
OSMAN'IN ÖLÜMÜ BELEŞ
OLDU
Geçtiğimiz hafta çok sevdiğiniz dostunuzu, Osman Yağmurdereli’yi
kaybettiniz. Zamansız ölümler size ne hissettiriyor İbrahim Bey?
- Osman’ın
ölümü bana göre beleş bir ölüm. Bağırsağındaki bu hastalık tespit edilir
edilmez, hemen orayı kesip alacaklardı. Bunun ameliyattan başka çözümü yok.
Teşhis koyulduğu ilk gün ameliyat edilmesi gerekiyormuş. Amerika’yla
görüşülüyor, Başbakan uçağını veriyor ama gidilmiyor. Osman’ın bu durumunda
diller sustu, gözler küllendi. Her şey terse çalışmaya başladı. Bağırsak kanseri
olan bir adam iki yıl yaşar mı? Yaşarsa da iki yıl sonra ölmek ahmaklıktır. Bu
ahmaklık doktorların mıdır, ailenin midir, rahmetlinin midir bilinmez. Sonuçta
Osman’ıma yazık oldu.
Siz chek-up yaptırıyor musunuz?
- Osman’ın
vefatıyla dikkat etmem gerektiğini öğrendim. "Ölümden korkmuyorum" dersem yalan
söylemiş olurum. Herkes gibi ben de korkuyorum. Ancak benim gibi bir adamın
yapacağı çok iş var diye düşünüyorum. İşleri yeni yeni oturtuyoruz. 500 kişi
benden ekmek yiyor. Birden bire bunları bırakıp gidiyorsun. Buna beleş ölüm
denir.
Yaşlılığınız için planlarınız var mı, merak ettim?
- Ben
yaşlılığımda çok huysuz olurum. Osman’la (Yağmurdereli) şöyle bir planımız
vardı; 70 yaşına geldiğimizde bir villa yaptırıp, çok sevdiğimiz arkadaşlarımızı
da yanımıza alıp, orada yaşayacaktık. Kumar oynayacaktık, vs. O evde dişi sinek
bile olmayacaktı. Kadın huzuru bozar. Birkaç yardımcımız olacaktı, o kadar.
Onları da yemeğimizi yapsın, çamaşırımızı yıkasın diye tutacaktık. Havuzumuza
girecektik, oyun oynayacaktık. Elimizde bastonlarımızla dolaşacaktık. Hayalimiz
bunlardı. Osman bana bu anlamda söz vermişti ama beni yalnız bıraktı
yaptırmakta bulmuş. İşte Tatlıses’ten bugüne kadar duymadığınız samimi
itiraflar.
İbrahim Tatlıses Kelebek'teki röportajında bilinmeyen yönlerini
anlattı.
Çok güzel kilo vermişsiniz. Spor mu, diyet mi yaptınız?
-
Dört kilo verdim, dört kilo daha vereceğim. Yememe dikkat ediyorum. Bitkisel
şeyler yiyip, vücudumun her yerine kan gitmesini sağlıyorum. Cildin pırıltısını
da ot yememe borçluyum. Bunu Ender Saraç öğretti. Bütün sebzeleri kendi suyuyla,
buharda pişirttiriyorum. Sonra pişen bu sebzelerin üzerine azıcık yağ
gezdiriyorum. Üzerine isot, kekik atıyorum. Az tuzla yiyorum. Kızarmış yağla
yapılan yemeği asla yemiyorum. Böyle kilo verdim.
Zaten isot demek
İbrahim Tatlıses demek...
- Urfa isotu her derde deva. Her şeye iyi geliyor.
Yaramadığı bir şey yok.
Bu arada gerçekten de sağlam mideniz
varmış...
- Midem sağlam değildi. 15 yıl önce ülserim vardı. Şevket Küçük
isminde Urfalı bir arkadaşım vardır. Onun annesi Urfa’da bilmem ne ağacının
sakızından bir ilaç yapıyordu. O ilacı içtim, hemen iyileştim. Biraz da perhiz
yaptım. Zaten hayatımda ilk kez o zaman perhiz yapmıştım. Tam 10 kilo vermiştim.
Hiç unutmam kadınlar matinesindeyim, hanımın biri, "Ne bu halin, pantolonun
düşüyor, küçülmüş" dedi. Zayıf halimi beğenmediler. Bir tanesi de "Niye ceketini
çıkartmıyorsun?" diye sormuştu.
Neden?
- Neden olacak anla
işte...
Anladım, kalçanızı görebilmek için...
- Bu 25 yıl önce oluyor.
Ben kadınların böyle bir merakı olduğunu ilk o kadından duymuştum. O yüzden
zayıflamış halimi beğenmediler.
Peki, dönelim sağlıklı yaşam
reçetenize...
- Buradan bir tavsiyem olacak. Masanızdan kırmızı biberi asla
ve asla eksik etmeyin. Bu kırmızı biber, kansere iyi geliyor, bağırsak,
karaciğer, böbrek ne varsa vücudun her organına enerji ve güç saçıyor. Benim
dinçliğimin sırrı hakiki kırmızı Urfa biberidir. Bir de kafama hiçbir şeyi
takmıyorum. Kendime göre deşarj yöntemlerim vardır.
Mesela?
- İçime
hiçbir şeyi atmam. Sinirlenirsem, bağırırım... Tarzan niye bağırıyor? Tarzan
yöntemini kullanıyorum...
BENDE BOTOKS YOK
Peki bakım yaptırır
mısınız? Yüz ve kırışıklık kremleri, nemlendirici falan kullanır mısınız?
-
Bakım yaparım. Pedikür, manikür hangisidir bilmem ama ikisini de yaptırırım. Ama
onun dışında cilt bakımı yaptırmam, öyle krem falan da sürmem. Sadece
kulaklarımdaki tüyleri aldırdım, o kadar. Lazerle yok ettiler.
Yani kulak
tüylerinize epilasyon yaptırdınız?
- Adı epilasyon mudur nedir bilmem,
lazerle bir şey yaptılar ve tüyler bitti, gitti. Artık çıkmıyor. Hormonlarım çok
sağlıklı çalıştığı için kulaklarımdaki tüyler üç-dört günde bir çıkıyordu.
Lazerle o dertten kurtuldum.
Biliyorsunuz Emrah da vücudundaki tüyleri
aldırtıyor.
- Nasıl yani, gerçekten mi? Ben zaman zaman kollarımdaki tüyleri
kısaltırım ama öyle komple alınır mı hiç ya!
Saçlarınızı boyatmaktan
sıkılmadınız mı?
- Her tarafı beyaz olsa, boyamayacağım. Sadece şakaklarımın
oralarda beyaz var, o yüzden boyuyorum. Yoksa ben de istemiyorum boyamak. Artık
işi bıraktığımızda boyamayı da bırakacağım.
Peki ben bir şey duydum;
yüzünüze botoks yaptırıyormuşsunuz...
- Noter kanalıyla bunu ispat etsinler,
mesleğimi bırakacağım ve ne kadar servetim varsa size vereceğim. Eğer günün
birinde böyle bir şeye ihtiyaç hissetsem bile asla botoks yaptırmam. Erkeğin
evreleri ve devreleri vardır. Çocukluk, ergenlik, gençlik, orta yaş ve
ihtiyarlık. Ben şu anda dördüncü evredeyim. Yani orta yaşlardayım. Kadın, her
türlü bakımı yaptırabilir. Çünkü kadın güzeldir, erkek ise yakışıklıdır. Erkeğin
yüzündeki çizgiler olacak ki, karizmatik olsun. Ben de şimdilik derin çizgiler
yok. Tabii her şeyin başı, mutluluk. Yat, kat, uçak mutluluk getirmiyor.
Yat, uçak olabilir ama önemli olan bunların keyfini çıkarabilmektir.
Yani siz hiç uçağınıza atlayıp bir öğlen Paris’te yemek yemeğe gittiniz mi?
-
Daha o kadar sosyetik durumum yok. Aslında bu söylediğinizi yapmam lazım. Bana
ne otelden, bana ne kebaptan, bana ne gömlekten. Sahnede benden iyi kazanan yok,
benden çok çalışan yok, benim kadar ilgi gören yok ama ben hep başkaları için
çalışıyorum, kendim için değil. Bu çok yanlış bir şey. Uçağım var, keyfini
çıkaramıyorum. "Kaptan bugün Honolulu’ya gitmek istiyorum" desem, bitti... Adam
bana bir rota çizecek ve gideceğiz. Eminim bu çok keyifli bir şeydir. Bunu
yapacağım zaman da gelecek.
63 YAŞINDA MESLEĞİ
BIRAKACAĞIM
Evinizin salonunda duran ilaç kutuları dikkatimi çekti. O
kutuların içinde onlarca ilaç var. Neden bu kadar çok ilaç kullanıyorsunuz?
-
Her gün Omega 3 alıyorum, gerek olursa kas gevşetici de alıyorum. Baş ağrısı
ilacım var. Yine günde iki tane bebe aspirini içiyorum. Amerika’dan getirttiğim
vitaminler var, enerji ilaçlarım var, Ginseng içiyorum... Bir de unutkanlık
ilacım var. Ben gece çalışıyorum. Bunları kullanmaya ihtiyacım var. Herkes gece
eşine, sevgilisine, çoluğuna çocuğuna sarılıp uyurken, ben işime
sarılıyorum.
Biraz önce dediğiniz gibi "Hep iş, hep iş." Bu nereye kadar
gidecek?
- 63 yaşına geldiğim zaman mesleği bırakacağım. 63 Urfa plakası.
Urfa plakasına gelince elimi eteğimi çekeceğim. Yani mesleğimin 48. yılında veda
edeceğim sahnelere.
Kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz?
- Etrafım
çok kalabalık ama bu kalabalığın içerisinde gerçekten çok yalnızım. Bu yalnızlık
nereye kadar sürecek, bilmiyorum.
Ama bir sevgiliniz var?
- O anlamda
yalnız değilim canım. Herkesin bir sevdiği, saydığı, birlikte olduğu birisi
vardır.
Ömürlük mü peki?
- Kesinlikle. Benim ilişkilerim öyle kısa
vadeli olmaz.
Ayşegül Hanım’la birliktesiniz değil mi?
- Siz ne
biliyorsanız, onların dışında birileri olamaz. İsim yok ama bildiğiniz
doğrudur.
Neden yanınızda olan kadınların elini tutup, sokağa
çıkmıyorsunuz?
- Benim duruşum o değil... Sarmaş dolaş dolaşmam. Ben Avrupai
olamam. Ben hálá Urfa’dayım. Ya adamlar parayla kadın tutup, bir ay gazetelerde
yazılıp çiziliyorlar. Niye, gündemde kalsınlar diye. Ben böyle gündemi ne edeyim
ya! Ben sanatçıysam, sesimle gündemde olurum. Bu ne? Ben toplumun önünde kısa
süreli ilişki bile yaşamam. Laçka olmam, cıvımam. Tabii ki günlük ilişkilerim
oldu ama uzamasını severim, tercih ederim.
ADALET HANIM
EŞİMDİR
İbrahim Bey siz ilk eşiniz Adalet Hanım’la hâlâ evli
misiniz?
- Ben mesleğimle evliyim. Ama özel hayatımda da
evliyim.
Resmi nikahlı mısınız?
- Resmi nikah yok. Ben resmi nikáhı
sadece Adalet Hanım’la yaptım. Altı yıl evli kaldım, sonra da boşandım. Ama
halen Adalet Hanım, Allah katında dini nikáhlı olarak benim eşimdir. Ahmet’in
anasıdır. O benimle evlendi. Çocuğunun başında oturdu, aslanlar gibi onlara
baktı. Her ay aylığı, altına da arabası gider. O bir yana, dünya bir yanadır.
Onun yeri benim dünyamda farklıdır. Boşanmamız da çok basit bir şey yüzünden
oldu. Yoksa evliliğimiz devam ederdi.
OSMAN'IN ÖLÜMÜ BELEŞ
OLDU
Geçtiğimiz hafta çok sevdiğiniz dostunuzu, Osman Yağmurdereli’yi
kaybettiniz. Zamansız ölümler size ne hissettiriyor İbrahim Bey?
- Osman’ın
ölümü bana göre beleş bir ölüm. Bağırsağındaki bu hastalık tespit edilir
edilmez, hemen orayı kesip alacaklardı. Bunun ameliyattan başka çözümü yok.
Teşhis koyulduğu ilk gün ameliyat edilmesi gerekiyormuş. Amerika’yla
görüşülüyor, Başbakan uçağını veriyor ama gidilmiyor. Osman’ın bu durumunda
diller sustu, gözler küllendi. Her şey terse çalışmaya başladı. Bağırsak kanseri
olan bir adam iki yıl yaşar mı? Yaşarsa da iki yıl sonra ölmek ahmaklıktır. Bu
ahmaklık doktorların mıdır, ailenin midir, rahmetlinin midir bilinmez. Sonuçta
Osman’ıma yazık oldu.
Siz chek-up yaptırıyor musunuz?
- Osman’ın
vefatıyla dikkat etmem gerektiğini öğrendim. "Ölümden korkmuyorum" dersem yalan
söylemiş olurum. Herkes gibi ben de korkuyorum. Ancak benim gibi bir adamın
yapacağı çok iş var diye düşünüyorum. İşleri yeni yeni oturtuyoruz. 500 kişi
benden ekmek yiyor. Birden bire bunları bırakıp gidiyorsun. Buna beleş ölüm
denir.
Yaşlılığınız için planlarınız var mı, merak ettim?
- Ben
yaşlılığımda çok huysuz olurum. Osman’la (Yağmurdereli) şöyle bir planımız
vardı; 70 yaşına geldiğimizde bir villa yaptırıp, çok sevdiğimiz arkadaşlarımızı
da yanımıza alıp, orada yaşayacaktık. Kumar oynayacaktık, vs. O evde dişi sinek
bile olmayacaktı. Kadın huzuru bozar. Birkaç yardımcımız olacaktı, o kadar.
Onları da yemeğimizi yapsın, çamaşırımızı yıkasın diye tutacaktık. Havuzumuza
girecektik, oyun oynayacaktık. Elimizde bastonlarımızla dolaşacaktık. Hayalimiz
bunlardı. Osman bana bu anlamda söz vermişti ama beni yalnız bıraktı