Graffiti suç değil o bir sanattır
Elindeki sadece bir kutu sprey…
Sokakların ressamları.
Yüreğin asi seslenişinin duvarlara yansıması…
…Tüm dünya gözünüzden silinir o anda kendi dünyanız 3 şeyden oluşur; siz, sprey ve duvar ...
Tüm dertlerin kafandan silinir......
"Graffiti"nedir?...
Graffiti sanatının tarihi: Eskilere dayanan bir sanat olduğunu söyleyebiliriz. Eski Mısır döneminde, yolculukları sırasında insanlar duvarlara bir takım şekiller, mesajlar ve yazılar bırakarak yolculuklarına devam ederlermiş. Tabii o zamanlar ismi bu olmasa da ilk grafitinin sinyalleriydi bunlar. Mısırlılardan sonra birçok insan geçtiği yerlere imzasını bırakmaya, resmetmeye devam etmiştir. Aslında duvara yazı yazma isteği insanların iz bırakma isteğiyle açığa çıkmıştır. İzler ve mesajlar bizi graffiti yapan insanın dünyasının içine çekecekti farkında bile olmadan. Yaşam mekanı sadece güzel evlerle neden sınırlı kalacaktı ki? Sokaklar da yaşam mekanıdır aslında. Ve sokakları da yaşam alanı olarak gören ülkelerde graffiti sanatı çok daha yaygınlaşmıştır. Ülkemizde ise ara sokaklarda görüldüğünde şaşırtan tek tük graffitinin dışında pek fazla bir şey görmek mümkün değildir. Türkiye yurtdışındaki ülkelere nazaran biraz geride... Geri olma sebebi de kullandığımız boyalar bence. Ya da tarz (style) eksikliği olabilir.
Buraya park etmek yasaktır, buraya çöp döken ...... veya menekşe sokak gibi yazıları da graffitiden saymamalıyız, değil mi? Şüphesiz çok fazla yetenek gerektiren bu sanat dalını sadece yazı olarak da algılamamak lazım. Karakter çizen usta graffiticiler kendi tarzlarini oluşturup o karakterleri adeta konuşturmuşlardır.
Graffitiyi kısaca açıklamak gerekirse, duvarlara yapılan resim sanatıdır. Graffiti suç değil o bir sanattır, elindeki sadece bir kutu sprey, sokakların ressamları onlar, yüreğin seslenişinin duvarlara yansıması… Gençlerden bazıları suskundu fakat graffiti yaptıkları anda gözlerindeki pırıltıdan yaptıkları sanata gösterdikleri s e v g i ve saygı anlaşılıyordu.
kadar zor bir sanat ki spreye bir fırça kadar sahip olabilmek, hele yasadışı bir graffiti atılıyorsa duvara, belki boyalarını bile bırakıp hızla koşmaktan başka çaren yoktur. Yaptıkları graffitiyi eğer yarım bırakıp gitmişlerse uykusuz geçen bir gecenin belki de ilerleyen saatlerinde dönüp onu tamamlayabilme riskine girerler. Yarım bir graffiti acı verir sanatçısına… Bir de eğer graffitin gasp edilmiş, karalanmışsa o daha kötüdür. Sohbetimiz sırasında graffitisi önünde ağladığını söylerken içim burkuldu ve sanat bunlar, düşünün 2 metrelik bir karakter portre yapmışsınız ve ertesi sabah üstü saçma sapan yazılarla kapatılmış… Önünde kıvrılıp ağlayabilir insan.
Bu arada grafiti yapanlara ``writer`` (yazıcı), grrafitiye yeni başlayanlara da ``kolpa`` deniyormuş. Bir de yaptığınız graffitinin başka biri tarafından bozulması, karalanmasına da ``crosslamak`` deyimini kullanıyorlar. Crossla yaklaşanı crosslarsın, olay bundan ibaret. Graffiti yapan gençler sadece kendi dışa vurumları değil, sosyal konuları da ele alıyorlar. Lübnan savaşı, Irak savaşı gibi konular gibi, bir sprey de barış için sıkıyorlar… Özellikle yurt dışında trenlerin üzerinde yasadışı yazılar yazanlar da oluyor tabi. Ben özellikle tarihi eserlere yapılmamasından yanayım..
Graffiti, rap, hip hop mükemmel uyum ve kardeşliğiyle büyüyüp gelişirken kendi ticari sektörü, kendine has giyim tarzı, kendi yaşam tarzı ve kendi literatürü vardır. Hatta kendi içinde farklı konuşma stilini ve deyimleri de barındırmaktadır.
Graffiti'nin ortaya çıkışında Graffiti sanatının iki farklı çıkışının olduğu söylenmektedir.
İlk çıkış Amerika’ da görülmüştür.
60'lı yıllara bakıldığında iki ayrı grup tarafından kullanılan bir yöntem olduğu görülmekte. Bazı politik gruplar görüşlerini belirtmek için, sokak çeteleri ise hükmettikleri bölgeleri belirleyip herkese duyurmak için sokak duvarlarına imzalarını bırakmaya başladılar. Coolbread ve Cool Earl adinda iki genç isimlerini duyurmak ve kamuoyunda ilgi çekmek için tüm duvarlarına ``nick``lerini yazarak ses getiren iki kişi olmuştur. Yani graffiti sanatı sosyal içerikli mesajlar da taşımaktaydı diyebiliriz.
Graffitinin şehir duvarlarından metrolara, yani underground'a inmesi TAKI-183 takma adıyla tanınan Yunanlı bir gencin oradan oraya haber taşırken sprey boyalarla metroların üzerine adını yazmasıyla başlamıştır. TAKI adı yani nicki (tag) bu gencin adı yerine kullandığı bir kısaltma isimdir, 183 ise yaşadığı caddenin adını ifade ediyormuş. Çoğu metro istasyonunda rastlanan bu ad herkesin ilgisini çekmiş. Benzerleri olan JULIO 204, FRANK 207 ve daha birçoğu metrolara isimlerini ilgi çekecek şekilde yazmaya başlamışlar. Bu isimler çoğaldıkça, rekabet ortamının zorunluluğu olan farklı olarak öne çıkma arayışları da başlamış. En ilgi çekici, en renkli yazı biçimini kullanarak adını yazma uğrası ortaya yepyeni tarzlar çıkarmış. Sanat, kendi gelişimsel sürecini rekabet ortamının da teşviki ile hızla yaşamıştır. Ve böylece ``tag`` adı verilen graffiti yazarı imzasına semboller, ilgi çekici resimler eklenmeye baslamış. Kimileri sayısal semboller, kimileri marka amblemi gibi şekiller kullanmıştır. Zamanla kullanılan harflerin boyutları büyümüş, harflerin içi desenlerle süslenmeye başlanmış, yaratıcılık sınır tanımamış. Herkes kendi yazım tarzını belirlemiş ve kendine has renkleri kullanmıştır.
2. Dünya Savaşı' ndan sonra doğu bloğunu belirlemek için yapılan Berlin Duvarı, uzun süre insanlar üzerinde, özellikle Doğu Almanya halkı için bir baskı olmuştur. 1970' lerin basında protesto amacıyla ghetto insanları çeşitli yazılar yazmaya başladı. Yazıların amacı sadece mevcut düzene başkaldırma idi. Yani hiç bir sanat ruhu taşımıyordu. 80' lerde graffiti kültürü gelişmeye devam etti, artık insanlar sadece mesaj vermek yerine görselliğe de önem veriyorlardı, Berlin ve Münih graffiti sanatçıları bu konuda çok uzmanlaştılar.
Şehrin her yerini kafasına göre boyayan bu anonim sanatçılar, medyanın da ilgisini çekmiş çekmesine ama haklarında en fazla bir iki yazı yazılmış, geçilmiş. Graffiti bir üniversite öğrencisinin ilgisini çekene kadar, underground sanatçılar tarafından icra edilmeye devam edilmiş. Hugo Martinez adlı öğrenci, graffiti' deki potansiyeli fark edip, *United Graffiti Artists* derneğini kurmuş ve graffiti örneklerini bir sergide sanatsever kitlelere sunmuş.
Türkiye’ de ise ekol olmuş isimlerden biri TUNÇ DİNDAŞ’tır. Özellikle yasadışı graffiti yapanlar için söylediği - Bir graffitici her şeyden önce zeki olmalı ve hızlı koşabilmeli, sözleri. Graffiti sanatının içinde bulundurduğu tatlı adrenalinden ip uçları veriyor bizlere. Görüştüğüm graffitici gençler, Tunç Dindaş’ tan övgüyle bahsettiler, "graffitinin babasıdır O" demeleri graffiti sanatına gönül vermiş üstadların ve Türkiye’de graffiti adına sevindirici.
Kocaeli’ de yaşayan ve graffiti yapan W2L ve Style Of İzmit grupları mevcut. W2L yani ``Writer to Let``, Türkçe anlamıyla kiralık yazıcılarla graffiti sanatına dair konuştuk. W2L 3 kişiden, Style Of İzmit ise 4 kişiden oluşuyor. Bu iki grup aralarındaki sıcak dostluk ilişkileri ile aynı duvarda çalışma yapıyorlar. Harçlıklarını ortak bir kasada biriktirip anlaştıkları bir boyacıdan indirimli aldıkları boyalar her şeyleri. Çalışırken içlerindeki ritme göre hareketleri de şekilleniyordu. Rude, Bew, Dust, dansçıları Myro ve bayan graffiticileri ve rapçileri Rota yüksek konsantrasyonları ile bizlere performans gösterisi yaptılar. Graffiti yapılırken oraya toplananların hepsi graffiti yapmak zorunda değildir. O ortam ve havayı, o gizli başkaldırışı seyretmek de müthiş zevk verici. Bizler Fotoritim ailesi olarak ; Ali Emre Çetiner, Berna Akcan, Yekta Tan, Ayşegül Kanbak ve ben Sema Özevin graffitiye dair W2L graffiti grubu ile bir gün geçirdik. Fotoritim Dergisi adına yaptıkları graffiti için çok teşekkür ederken hala hepimiz için ``ne kadar güzel bir gündü`` söyleminin tebessümü dudaklarımızdaydı.
Graffiti Bir Sanattır Unutma, Unutturma !
Hiphop ya da rap? Neden Underground?
Graffiti'nin hip hop kültürünün bir parçası olmasını nasıl açıklayabiliriz? Bu graffiti yazarlarının çoğunluğu gettolarda yasayan siyah ve Latin kökenli gençlerden oluşmaktaymış. Gizli hip hop partilerine katılan gençler bu ambiyansı sokağa taşıyıp kendilerini göstermek için her yere imzalarını atmaya başlamışlar. Graffiti evlerde saklı kalmayıp tüm şehre yayıldığı için hip hopun yayılmasında ve tanınmasında en etkili unsur olduğu tartışılmazdır..
Graffiti' nin ilgiyi kendine çekmek ve sesini duyurmak için etkili bir yol olduğu anlaşıldığında, duvarlara, metrolara, taksilere yazılanlar sadece nick yani tag' lerle sınırlı kalmamış; graffiti adeta içini dökerek yaratıcılığını sergilemenin yolu olmuştur. Gerçekten de graffiti' nin yoğun olarak uygulandığı şehirlerde her duvarda bir sanat eserine rastlamak mümkün. Tabii Amerika'da graffitinin şehir düzenini ve göz zevkini bozduğunu düşünenler de var. Bir graffiti eserinin ömrü bu sebeple çok uzun olamamaktadır ama silinenin yerine çok kısa zamanda bir yenisi eklenmektedir. Şehir aktivizminin önemli bir parçası olan graffiti hala bir sanat dalı olarak kabul edilmiyor ama bu graffiti sanatçılarının pek de umrunda değil. Onlar kendi gruplarını kurup anonim kalmaya devam ederek izlerini şehrin muhtelif yerlerine bırakmaya devam ediyorlar.
Graffiti çevrelerinde tanınmak ve isim yapmak için öncelikle işin erbablarıyla tanışıp onların yanında çömezlik yapmak gerekiyor. Bu grupların içinden yetişip yavaş yavaş adını duyurmaya başlayanlar da kendi gruplarını kuruyorlar. Hatta dünyanin dört bir yanından graffiti sanatçıları, ünlülerle tanışmak ve onları iş basında izleyip feyz almak için Amerika'ya, graffitinin anavatanı Bronx' a geliyormuş. Bu devasa graffitilere internetten ulaşmanız mümkün olabilir, tabi gidip görmek kadar etkili olmasa da..
Rude, Bew ve Dust boyarken ortak söylemleri şuydu;
‘’Graffiti yaparken benim özelliğimdir başkasında da var mı? Bilmiyorum ama çevremdekileri göremem bütün kalbimle söylüyorum elim, duvar, sprey ve parmaklarım vardır sadece. Ve kimseyle konuşamam duyamam’’ diyor konuştuğum gençler ve inanın sanat eğitimi aldıklarında ülkemiz bir çok sanatçı kazanacaktır. Onlar sokak ressamları ve ellerindeki sadece bir kutu sprey…
Graffiti suç değil o bir sanattır
Elindeki sadece bir kutu sprey…
Sokakların ressamları..
Yüreğin asi seslenişinin duvarlara yansıması…
SOKAKLAR ÖZGÜRLÜKTÜR….
arkadaşlar umarım beğenirsiniz...
_________________