Music-Lives.TK

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Music-Lives.TK


~HoşGeldiniz~ Misafir
Son Ziyaretiniz: Perş. Ocak 01 1970
Toplam Mesajınız: 0


    sezen aksu biyografi...!

    avatar
    Misafir
    Misafir


    Konu İkonu sezen aksu biyografi...!

    Mesaj tarafından Misafir C.tesi Ağus. 23 2008, 23:45

    sezen aksu
    13 Temmuz 1954'de Denizli'nin Sarayköy
    ilçesinde doğdu.Ziraat fakültesindeki öğrenimini yarıda bırakarak
    profesyonel sarkıcılığa başladı.1970'lerin ortalarında 'Kaybolan
    Yıllar', 'Gölge Etme' gibi sarkılarla yıldızı parladı. Şarkılarının
    çoğunu kendi besteledi. Bazılarının da sözlerini yazdı. İlk kez 1979'da
    sinema oyunculuğu denedi.- Minik Serçe- oyunculuk yeteneğiyle dikkat
    cektiği, 'Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra' adlı muzikallerdeki 'Sen Ağlama
    'Geri Dön', 'Dağlar Dağlar' gibi şarkılarla ününü perçinledi. Sonraki
    'Git' kasetiyle zirvedeki yerini aldı. Türk pop muziğinin en güçlü
    seslerinden Sezen Aksu, Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener, Levent Yüksel,
    Tilbe gibi bir zamanlar vokalistliğini yapmış gençleri pop muziğimize
    kazandırdı.Üç kez evlendi ve bir çocuk annesi...


    Sezen Aksu'nun albümleri: Serçe,Ağlamak
    Güzeldir, Firuze, Sen Ağlama, Git, Sezen Aksu '88, Sezen Aksu Söylüyor,
    Gülümse, Deli Kızın Türküsü, Işık Doğudan Yükselir, Gül Bahçeleri,
    Düğün ve Cenaze, Adı Bende Saklı, Sarı Odalar(Ben Seni Çok Sevdim
    Oplum)


    Dillerden düşmeyen bazı şarkıları: Kaybolan
    Yıllar, Gölge Etme, Yak Bir Sigara, Firuze, Hata, Ağlamak Güzeldir,
    İkinci Bahar, Dilimin Ucunda Kelimeler, Geri Dön, Tukeneceğiz, Git,
    unzile, Değer mi Hiç, Sarışınım, Bir Çocuk Sevdim, Seni İstiyorum,
    Şinanay, Gidiyorum, Belalım, Hadi Bakalım, Gülümse, Masum Değiliz, Deli
    Kızın Türküsü, Tenna...



    HAKKINDA YAZILANLAR

    BEBEK SEZEN
    Fen öğretmeni Şehriban Hanım ile matematik
    öğretmeni Sami Bey, Denizli'de tanışıp evlenirken, dünyaya gelecek
    çocuklarını disiplinli bir şekilde yetiştirmeye karar verirler...
    Şehriban Hanım ağır bir hamilelik dönemi geçirir, doktorların bütün
    ısrarlarına rağmen çocuğunu aldırmaz. 13 Temmuz 1954de Fatma Sezen
    Yıldırım dünyaya gelir... Çocukluğu dünyaya geldiği Denizli Sarayköy'de
    geçer Sezen'in... Annesi ve babasıyla birlikte yaşadığı, Sarayköy'deki
    derenin yanındaki iki katlı o evi hiç unutamaz...sezen


    SEZEN... CÜCE BELA
    Sezen 1999 yılında bir gazetenin yaptığı
    röportajda o iki katlı evi ve çok sevdiği anneannesini şöyle
    anlatıyor...'Alt katta Huriye teyzem otururdu... Üst katta ise
    anneannemle biz... Babamla annem, aldıkları eğitim gereği bana karşı
    hep mesafeli dururlardı... Bir yaıma kadar saçım yok, kabak kafalı bir
    Sezen 'dim... Bir tek dudaklar gene böyle, iri etli dudaklar... Beni
    epey özgür bırakmışlardı... Nasıl bırakmasınlar ki, adım 'Cüce Bela' ya
    çıkmıştı... İlle de dikkat çekeceğim... Hiçbir şey yapamasam, durduk
    yerde düşüp bayılırdım... İnsanlar benimle ilgilensinler diye neler
    yapmazdım ki... Habire evden kaçardım mesela... 10 yaşımda makyaj
    yapardım... Annemler bir ara benimle ilgili olarak çok çaresiz
    kalmışlar. Beni kendi halime bırakma kararları da ondan sonra
    kendiliğinden gündeme gelmiş zaten.'


    YARAMAZ KIZ
    Çocukluğunda "acaip bir yaratık" olduğunu
    söyleyen Minik Serçe, bebekken bir gün annesinin yün yumaklarından
    kendisine meme yapmış ve eve ziyarete gelen kaymakam düşüp,
    bayılıvermiş. 10 yaşında makyaja başlayan Sezen, daha o zamandan
    haftada bir saçını değişik renklere boyamaya başlamış. Çocukluktan
    şöhret olmayı kafasına takan Sezen, İzmir'in bütün sokaklarında şarkı
    söyler, milleti başına toplarmış. Konak - Köprü arasındaki troleybüste
    aralıksız şarkı söylediğini söyleyen Sezen, bir gün bütün durakları es
    seçen şoförle biletçinin açığa alınmasına neden olmuş.Annesi ve
    babasının O'na hiç dokunmamış olması; belki de gençliğinde her on beş
    günde bir dikkat çekme amacıyla intihara kalkmasına neden olmuştur. Bu
    ten temasının yoksunluğuna karşın, Sezen ailesinin kendisine güven ve
    sevgiyi sonsuz bir güçle hissettirdiğini söylüyor. O'na göre, yalnızca
    sevgilerini gösterme şekilleri farklıydı.


    KARA KUZU
    Sezen Aksu'nun yaramazlıklarındaki en önemli
    müsekkini anneannesidir... Nadire Hanım eski Osmanlı kadınlarından,
    karizmatik ve etkileyicidir... Ve Sezen onun 'kara kuzu'sudur... Ancak,
    Sezen'in yaşadığı ilk ve en önemli acı da onunla ilgili olur ne yazık
    ki... Sezen hayatı boyunca unutmaz, unutamaz o acıyı...'Çok özel bir
    kadındı anneannem. Mücadele içinde yaşamış, hayatı tırnaklarıyla
    kazımış. Annem henüz altı yaşındayken dedem ölmüş, çiftlikteki tüm
    işler onun üzerine kalmış. Her şeyi, tüm yükü göğüslemiş. Tam bir hanım
    ağa... At binen bir kadın. Zeki, ileri görüşlü. 'Doğurdum diye sevmem
    evladımı, faziletli olması gerek, sevgiyi hak etmesi gerek' derdi.
    Kişiliğimde derin izleri var onun. 14 yaşımdaydım. İlk acımı onunla
    yaşadım. Elimi tutarken öldü. 'Elimi ovar mısın?' dedi ve ben ağlamaya
    başladım. Bana 'kara kuzum' derdi. 'Kara kuzum ağlama, üzülürüm.
    Dilerim sen de benim gibi mutlu gidersin' dedi. Dua ederken, nefesi
    kesildi. O gece anneannemin yanında uyudum, hiç korkmadım.'


    KARA KUZU BÜYÜYOR
    Büyüme çağında sanatın bütün dallarına ilgi
    duyan Sezen, resim, tiyatro, dans dersleri alır. Lise hayatında kendini
    iyice müziğe verir fakat yükseköğrenim için Ziraat Fakültesi'ni seçer.
    Aynı yıllarda İzmir Radyosu sanatçılarının dersler verdiği İzmir
    Radyosu Sanatçılar Derneğine girer ve dört yıl aralıksız, iki yıl
    aralıklı altı yıl süreyle Türk Sanat Müziği eğitimi alır.


    PROFÖSYÖNELLİĞE İLK ADIM
    1970'te "Hafta Sonu" gazetesinin açtığı Altın
    Ses Yarışması'nda 6. olan Sezen Ziraat Fakültesi'ne ikinci sınıfta
    eldeva der, çünkü aklı,fikri ve yüreği müziktedir. Bir süre sonra da
    Yeşil Giresunlu'dan, ilk plağını yapması için teklif alır. 1975'e
    girerken piyasaya çıkan 'Haydi Şansım' adlı bu 45'lik plak, sadece 50
    tane satar.'Moralim çok bozulmuştu... Çünkü o ilk plağımdan kendim ve
    yakınlarım almıştı sadece... Kimbilir, belki de dağıtımı iyi
    yapılamamıştı...' Sezen'in daha sonra Kusura Bakma, Gölge Etme,
    Yaşanmamış Yıllar, Vurdumduymaz, Olmaz Olsun gibi parçalarla yıldızı
    parlar. 1976 yılında Bebek Belediye Gazinosu nda ilk kez sahne
    alır.Sezen 'in ilk filmi 1979 yılında Bulut Aras ile başrolleri
    paylaştığı Minik Serçe olur. Serçe'nin ikinci ve son filmi ise 1990
    yılında Ferhen Şensoy'la oynadıkları "Büyük Yalnızlık"tır... Sezen son
    olarak 2000'in sonlarında ATV'nin sevilen dizilerinden İkinci Bahar'da
    Sezen Aksu rolüyle yer alır.


    ARTIK SEZEN AKSU VAR
    1982 yılının ilk haftasında Şan Müzikholu'nda
    "Sezen Aksu Aile Gazinosu" adlı müzikali sahnelemeye başlar. Sahnede 7
    tipi canlandıran Sezen Aksu; Adile Naşit, Şener Şen, Ayşen Gruda, Altan
    Erbulak gibi usta tiyatrocularla aynı sahneyi paylaşır. Yine aynı yıl,
    bugün en iyi klasikler arasında yer alan "Firuze" albümü çıkar. Ancak o
    yıllarda eleştiriler pek de iç açıcı değildir. Ama kim ne dersin
    Türkiye'de artık Sezen Aksu gerçeği vardır...


    TELLİ DUVAKLI
    10 Temmuz 1981de Beşiktaş Evlendirme
    Memurluğu'nda telli duvaklı Sezen Aksu ile beyaz smokinli Sinan Özer
    evlenir. Sezen Aksu'nun nikah sırasında Mithat Can'a 4.5 aylık hamile
    olduğu gündeme gelir. 11 Kasım 1981'de Mithat Can doğar ve bundan iki
    yıl sonra da bu evlilik son bulur. Ama dostlukları tıpkı diğer eşleri
    Hasan Yüksektepe, Engin Aksu ve Ahmet Utlu da olduğu gibi asla
    bitmez...


    MÜZİĞİN ZİRVESİNDE
    1984, 1986, 1988 ve 1989 yılında çıkardığı
    albümlerle yükselişine hızla devam eder Sezen. 1991 yılında çıkan
    "Gülümse" albümü çok farklıdır. Albümde bulunan bütün parçalar hit olur
    ve hepsi klasikler arasına girer. Albümdeki "Hadi Bakalım" ın Avrupa'da
    çıkan single'ı, klibi olmamasına rağmen iyi bir satış grafiği çizmeyi
    başarır. Sezen Aksu artık müziğin zirvesindedir.


    KAHPE KADER
    Minik Serçe (Sezen Aksu'ya Minik Serçe adını
    rahmetli gazeteci Yavuz Gökmen takmıştır) 31 Mayıs 1994'te
    kaybettiğimiz Uzay Heparı ve 16 Ocak 1996'da kaybettiğimiz Onno
    Tunç'tan büyük yara alır.Tam 17 gün oturduğu yerden kalkmaz,
    kımıldamaz, gözleri bir noktada öylece kala kalır... Derken birden
    resim yapmak gelir içinden... Tuvalin üzerinde beliren siyah beyaz
    resimdeki kişi, Onno Tunç değil, ona 'kara kuzum' diyen anneannesi
    Nadire Hanım'dır... Sezenin hayatında çok önemli yerlerde olan bu üç
    kişinin terkini Sezen uzun süre kabullenemez. 6 ay evden
    çıkmaz...'Resim yapmak iyi geldi... Ama bu arada hep düşündüm,
    düşündüm... Sonra bir gün aynaya baktım ki, saçlarım bembeyaz olmuş...
    Aslında beyaz saçlar da yakışıyor bana... Farklı bir görüntü...'


    ONNO TUNÇ
    Sezen 1999 yılında bir gazetenin yaptığı
    röportajda Onno Tunç'la bir hatırasını şöyle anlatıyor... 'Sabah
    saatlerinde başladık tartışmaya Onno'yla. Akşam oldu, hala
    tartışıyoruz. Ağlamaktan gözlerim şişti. Evlerimiz de karşılıklı...
    Döne döne tartışma, kavga... Sonunda bu geldi, kapımı tekmelemeye
    başladı. Birden yukarı fırladım ve Smith Wesson marka silahımı
    kaptım.Ne diyorsun sen Onno! diye namluyu doğrultup kapıya fırlayınca,
    bu adeta ışınlandı... Yok oldu birden... Zigzaklar çizerek kaçtı... Ben
    onu duvar dibine sindi sandım... Meğer karayoluna fırlamış, koşuyor...
    O halini görünce, ben de asfalta çıktım, gülmekten sırtüstü uzanıp
    debeleniyorum asfaltta. Nasılsa o korkuyla uzun süre geri dönmez dedim,
    içeri girdim...Meğer o akşam Levent civarında beş ev soyulmuş. Polis
    gece karanlığında panik halinde koşan Onno'yu görünce 'Hırsız budur
    mutlaka' diyerek hemen enselemiş. Doğru karakola... 'Ben Onno Tunç'um'
    demiş ama karakoldaki hiçbir polis tanımamış bunu... Kavga ettiğimiz
    için benim adımı da verememiş... Sabahı karakolda etmiş... Derken, onu
    tanıyan bir polis gelmiş sabah... Sevincinden polisin boynuna
    sarılmış... Ancak o zaman salıvermişler... Bir daha kapımı hiç
    tekmelemedi!'


    PRODÜKTÖR SEZEN
    Sezen Aksu vokalistlerine albümler yaparak
    onlara birer star olma yolunu da açar. Sezen'in bize ilk tanıttığı kişi
    Aşkın Nur Yengi'dir. 1990 yılında prodüktörlüğünü üstlendiği Aşkın N.
    Yengi'nin ilk albümü, "Sevgiliye" albümü, milyona yakın trajıyla büyük
    bir başarı sağlamıştır. Prodüksiyonunu üstlendiği ikinci kişi Sertab
    Erener olur. "Sakin Ol" albümü, yine büyük bir satış başarısıyla
    Sezen'in bir prodüktör olarak da ne kadar büyük işler yapabileceğini
    gösterir.Sertab Erener'in albümünden bir kaç ay sonra Levent Yüksel'in
    albümü "Med Cezir" piyasaya çıkar. Şarkılar ilk aylarda kimsenin
    dikkatini çekmez ancak, bir kaç ay sonra farkedilen albüm bir milyonu
    aşan tirajı ve klasikler arasına şimdiden geçen birbirinden güzel
    şarkılarla Sezen'in prodüktörlükteki başarısını bir kez daha kanıtlar.


    TANRI KRALİÇEYİ KORUSUN
    Sezen 1991'den sonra çıkardığı bütün albümlerle
    çok dikkat çeker, çok eleştirilir. 1995 yılında türkü ve Anadolu
    atmosferiyle, 1996 yılında başka sanatçılara verdiği şarkıların bir
    derlemesi ve Onno Tunç'a adanan Düş Bahçeleriyle, 1997 yılında yine
    çok değişik bir tarzla Goran Bregoviç ile çalışarak karşımıza çıkar
    Sezen. 1998 ve 2000 yılında çıkan albümlerde de yeniliklerine devam
    eder. Belki de bütün bunlar Kraliçe 'nin zirve keyfini çıkarmasıdır...


    MİTHAT CAN
    Sezen oğlunu ne kadar çok sevdiğini şu cümleyle
    çok iyi açıklıyor.Benim oğlumu sevdiğim kadar, beni seven
    olmadı...Minik Serçe'mizin oğlu Mithat Can Özer 11 Kasım 1981 doğumlu.
    Özel Atanur Oğuz Lisesi'nden mezun oldu. Şimdi ise Londra Music Schooll
    'da okuyor Mithat Can. Sezen babaannelik hakkında ise şöyle
    diyor:'Mithat Canın bir aşk bebeği yapmasını isterim ve ona ben bakarım.

    lol!

      Forum Saati Cuma Nis. 26 2024, 13:57